-hepimiz düşerek öğrenmedik mi yürümeyi- tanığımdır yorulan sözüm alın çizgimin ruhumdaki s’izdüşümüne ket vurulmuş ömrümdür kanıtım yeter! beni firari sayın ey nev-i beşer yaşamdan mülteci n’olur, gözlerim bağlı dilim lâl çıkarmayın bir daha bahtımın açık havasına böyle masum, böyle korumasız ve zülâl siz, en güzeli sessizliğe yazın beni aynalarda ülkümle doya doya konuşmaya her tekrarda yenildim aslında, yıkıldım geceleri sabah bilmekte gözüpek hep yanıldım yine de söylemek isterim utkumu belki bir bozlak besteler kalbimde saklı çığlıklar avunurum -içimde yunus, dadaloğlu, muharrem ustalar- “aman arap atları da yakın eder ırağı adama kemlik mi gelir merdoğlu mertten ey” demem o ki şimdi yüzleşmedir avuçlarımda bitecek sonum ölüm bir güvercin kanadında yükselince yeniden başlar, hem de sınırsız karanfil mevsimine doğrudur benim yolculuğum |
Fatih Yavuz Çiçek |
31 Aralık 2010 Cuma
Telvem
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder